Anadolu’da Kadın Olmak Anadolu’da Kadın Olmak Zordur Anadolu da kadın olmak. Bunu yaşamayan bilmez görmeyen anlamaz duymayan hayal edemez. Daha kendisi çocukken evlendirilen ,oyuncakla oynama yaşını daha atlatmadan bebeğe sahip olan, eş mefhumunu psikolojik ve fiziksel şiddetin habercisi olarak gören, beğenilmeyen aşağılanan, hor görülen bir mefhumdur Anadolu da kadın olmak Bir ülkede gelir dağılımı açısından bir adaletsizlik varsa, çalışma yaşamından cinselliğe kadar, kadın erkek eşitliği bir çözüme indirgenememişse, toplumsal ve sosyal adalet kavramı soyuttan somuta dönüştürülememişse, çalışan kesim ulusal gelirden payını alamıyorsa bu demektir ki o ülkede sorunlar çözülmemiştir. Aslında fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak da insanın doğumundaki rolleri ve erkeklerin tarihin akışında bu kadar fazla söz sahibi olmasının, tabiri caiz ise dizginleri en başından eline geçirip sıkı sıkıya yapışmasının altında derin varoluşsal bir eziklik yatmaktadır. Bu hayatın bitmeyen mucizesi bir canlının doğumudur. İnsanlar için kuşkusuz en heyecan verici olanı da bir insanın doğumudur. Bu büyük hikayede kadına ve erkeğe de birer rol verilmiştir. Bir insanın yaratılması en bilinen tanımıyla dokuz ay on gün yani 403.200 dakika sürmektedir. Bu uzunluktaki bir filmde erkeklerin rolü sadece beş dakikadır. Tokat gibi yüzüne çarpan gerçek, erkeğin bu hayatın en görkemli filminde sadece figüran olmasıdır. Bu durumu kendine yediremeyen erkeklerin hayatın başka filmlerinde baş rol kapma yarışına ise kısaca “şiddetin tarihçesi” diyoruz. Aslında en muktedir erkeklerin bile hayatını belirleyen ve yön veren bir kadındır. Bu eşi, sevgilisi, annesi veya kızıdır. Erkeklerin bu gerçekle yüzleşmesi ve kabullenmesi dışında bir seçenekleri yoktur. Şimdi kendinizi geri çekin inancınız sosyal statünüz ve siyasi görüşünüzden ayrılarak konuya bu pencereden bakın göreceksiniz ki bedelin tamamını kadın ödemiş ama hükmün tamamını da erkek vermiş. Yıllarca tartıştığımız ve bir çok kadının okumasına engel olan Türban meselesinin mağduru kadınlar oldu hep yıllarca. Oysa aynı düşüncenin çok daha koyu tonundan erkekler okumalarına devam ettiler ve çağdaş olduklarını iddia eden insanlar bunlara asla bir şey demediler. Çünkü mağdurlar kadındı ,zayıftı ve bir erkeğe bağımlıydı onun için de köyden kasabadan kalabalık aileden gelmesi ve kendini ispat etmek sisteme başkaldırmak için yapacağı hamlelere müsaade edilmedi dışlandı tartaklandı ve hor görüldü. Onu kullanan erkek para kazandı uzmanlaştı siyasetçi oldu yönetici oldu ama kadın yine evine köyüne döndü ve yine yeniden aynı sıkıntıların yaşadı. Dün gericisin diye dışlanan kadın bugün köyde yoldan çıktın diye dışlanıyordu. Anne babanın şefkatinden ayrı kalmak zorunda kalıp devletin şefkatine sığınan ve yurtlarında yuvalarında kalan çocuklar şiddet gördü, tacize tecavüze maruz kaldı. Tacizciye hovarda ,çapkın gibi sıfatlar verilerek adeta gizli kahraman gibi görülmesine rağmen tacize uğrayan kadına kötü kadın muamelesi yapıldı, iş verilmedi veren olduysa da art bir niyetle başka bir hayal peşinden koşuldu olumsuz cevap alınca da bildik yöntemler devreye girdi film yeniden başa döndü. Kadın yine yalnız ,yine çaresiz ve yine bir erkeğe muhtaç hale getirildi. Oysa bir ülkenin gelişmişliğinin ölçüsü ürettiği materyallerin çokluğuyla değil insanların özgür, kadınlarının saygınlığıyla orantılıdır Namus kelimesini ağzından düşürmeyen erkeklerin namusunu kirlettiği kadının deşifre olması lekelenmesi ve hayatının zehir olmasına seyirci kaldı. Buna dindarı ,dinsizi , moderni , gericisi herkes alet oldu. Namuslu diye gezen namussuzlar böbürlenerek marifetlerini sergilerken o kadınlar horlandı dışlandı ve bir çoğu hayatlarının geriye kalanını dışlanmış ve aşağılanmış bir terkedilmiştik duygusuyla yaşadı. Bunu TV ekranında savunan medeniyet efendileri bu sosyal yarayı görmedi göremedi. Ya bir erkekti ya da erkek mantalitesine sahip köleleşmiş ve unvanı bilim insanı olsa bile zavallı bir kadındı. İçkili mekanlarda Pavyonlarda çalışan kadınlara bakın onlara kibarlık yapan namus timsali efendiler onlar kadar namuslu olduklarını bilseler hangi yüzle dışarı çıkacaklar acaba. Düşünün onu oraya gitmeye zorlayan bir erkektir. Ya şiddetinden kaçmış ya yalanına aldanmış ya da çaresiz bırakılmış bir insanın sisteme ve onun kurucularına kural koyucularına isyanını görürsün. İçin için ağlayan bir kadını dinlemiştim Bizi taciz eden birini annemize söylediğimizde ‘’sen kuyruk sallamasan kimse yapmaz bunu ‘’ diyerek azarlardı oysa o erkeğin babası onunla gurur duyardı. Ne hastalıklı bir ruh hali … Unutma başka birinin oğlu da senin kızına eşine kardeşine aynısını yapmıştır ve o da onu demiştir.. Töre cinayetleri sadece töreden de kaynaklanmıyor, o konuda araştırma yapan uzmanların raporlarına göre. Bölgenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik yapıyı da göz ardı etmemek gerek Yrd. Doç. Dr. Ömer DOĞRU Aile Danışmanı & İletişim Uzmanı |
2259 kez okundu
Yorumlar 20/06/2015 00:36 Hocam Merhaba Yazı Harika olmuş yüreğine sağlık osman uslu |