• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dogruterapimerkezi1
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905415447199
  • https://twitter.com/dogruterapi_mkz
  • https://www.instagram.com/dogruterapimerkezi/
  • https://www.youtube.com/watch?v=kRrNYTwi6Bk

Ömer Doğru

Aile Danışmanı & İletişim Uzmanı

Site Haritası
Saat
Takvim
<script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-2967709272430144"
     crossorigin="anonymous"></script>

Anadolu’da Kadın Olmak

Anadolu’da Kadın Olmak

Zordur Anadolu da kadın olmak. Bunu yaşamayan bilmez görmeyen anlamaz duymayan hayal edemez. Daha kendisi çocukken  evlendirilen ,oyuncakla oynama yaşını daha atlatmadan bebeğe sahip olan, eş mefhumunu psikolojik ve fiziksel şiddetin habercisi olarak  gören, beğenilmeyen aşağılanan, hor görülen bir mefhumdur Anadolu da kadın olmak

Bir ülkede gelir dağılımı açısından bir adaletsizlik varsa, çalışma yaşamından cinselliğe kadar, kadın erkek eşitliği bir çözüme indirgenememişse, toplumsal ve sosyal adalet kavramı soyuttan somuta dönüştürülememişse, çalışan kesim ulusal gelirden payını alamıyorsa bu demektir ki o ülkede sorunlar çözülmemiştir.

              Bazı tespitlere göre kadınlarda yaygın intihar vakaları olan ülkelerden biri de çağdaş saydığımız Türkiye geliyor. Türkiye’deki uzmanların, ilgililerin araştırmalarına göre kadınların kendini ifade edememe, okutulmama, erken yaşlarda evlendirilme, çaresizlik, yoksulluk ve en önemlisi de sürekli şiddete maruz kalma, ırzına geçilme, ırzına geçenle evlenmeye zorlanma gibi nedenler intihar nedenini oluşturduğunu ileri sürüyorlar.           

             Oysa biliniyor ki Türkiye de sistematik şiddete uğrayan kadın oranı % 70 lerde seyrediyor.
Bu oran şiddettin hemen her türünü kapsıyor. Dayak, öldürme, tecavüz, aşağılama gibi fiziksel şiddetten, ekonomik, cinsel, duygusal, psikolojik şiddet türlerinin tümünü eğitimli kadın da eğitimsiz kadında yaşıyor. Biraz gözlem yaptığınızda karşılaştığınız karşımıza korkunç bir manzara çıkmaktadır. Ataerkil toplumlarda namus inanç özgürlük çağdaşlık kavramı  hep kadın üzerinde tartışılmakta ve en ağır bedeller kadına ödetilmekte.

Aslında fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak da insanın doğumundaki rolleri ve erkeklerin tarihin akışında bu kadar fazla söz sahibi olmasının, tabiri caiz ise dizginleri en başından eline geçirip sıkı sıkıya yapışmasının altında derin varoluşsal bir eziklik yatmaktadır. Bu hayatın bitmeyen mucizesi bir canlının doğumudur. İnsanlar için kuşkusuz en heyecan verici olanı da bir insanın doğumudur. Bu büyük hikayede kadına ve erkeğe de birer rol verilmiştir. Bir insanın yaratılması en bilinen tanımıyla dokuz ay on gün yani 403.200 dakika sürmektedir. Bu uzunluktaki bir filmde erkeklerin rolü sadece beş dakikadır. Tokat gibi yüzüne çarpan gerçek, erkeğin bu hayatın en görkemli filminde sadece figüran olmasıdır. Bu durumu kendine yediremeyen erkeklerin hayatın başka filmlerinde baş rol kapma yarışına ise kısaca “şiddetin tarihçesi” diyoruz.

Aslında en muktedir erkeklerin bile hayatını belirleyen ve yön veren bir kadındır. Bu eşi, sevgilisi, annesi veya kızıdır. Erkeklerin bu gerçekle yüzleşmesi ve kabullenmesi dışında bir seçenekleri yoktur.

Şimdi kendinizi geri çekin inancınız sosyal statünüz ve siyasi görüşünüzden ayrılarak  konuya bu pencereden bakın göreceksiniz ki bedelin tamamını kadın ödemiş ama hükmün tamamını da erkek vermiş. Yıllarca tartıştığımız ve bir çok kadının okumasına engel olan Türban meselesinin mağduru kadınlar  oldu hep yıllarca. Oysa aynı düşüncenin çok daha koyu tonundan erkekler okumalarına devam ettiler ve çağdaş olduklarını iddia eden  insanlar bunlara asla bir şey demediler. Çünkü mağdurlar kadındı ,zayıftı ve bir erkeğe bağımlıydı onun için de köyden kasabadan kalabalık aileden gelmesi ve kendini ispat etmek sisteme başkaldırmak için yapacağı hamlelere müsaade edilmedi dışlandı tartaklandı ve hor görüldü. Onu kullanan erkek para kazandı uzmanlaştı siyasetçi oldu yönetici oldu ama kadın yine evine köyüne döndü ve yine yeniden aynı sıkıntıların yaşadı. Dün gericisin diye dışlanan kadın bugün köyde yoldan çıktın diye dışlanıyordu. Anne babanın şefkatinden ayrı kalmak zorunda kalıp devletin şefkatine sığınan ve yurtlarında yuvalarında kalan çocuklar şiddet gördü, tacize tecavüze maruz kaldı. Tacizciye hovarda ,çapkın gibi sıfatlar verilerek adeta gizli kahraman gibi görülmesine rağmen tacize uğrayan kadına kötü kadın muamelesi yapıldı, iş verilmedi veren olduysa da art bir niyetle başka bir hayal peşinden koşuldu olumsuz cevap alınca da bildik yöntemler devreye girdi film yeniden başa döndü. Kadın yine yalnız ,yine çaresiz ve yine bir erkeğe muhtaç hale getirildi. Oysa bir ülkenin gelişmişliğinin ölçüsü ürettiği materyallerin çokluğuyla değil insanların özgür, kadınlarının saygınlığıyla orantılıdır

Namus kelimesini ağzından düşürmeyen erkeklerin namusunu kirlettiği kadının deşifre olması lekelenmesi ve hayatının zehir olmasına seyirci  kaldı. Buna dindarı ,dinsizi , moderni , gericisi herkes alet oldu. Namuslu diye gezen namussuzlar böbürlenerek marifetlerini sergilerken o kadınlar horlandı dışlandı ve bir çoğu hayatlarının geriye kalanını dışlanmış ve aşağılanmış bir terkedilmiştik duygusuyla yaşadı. Bunu TV ekranında savunan medeniyet efendileri  bu sosyal yarayı görmedi göremedi. Ya bir erkekti ya da erkek mantalitesine sahip köleleşmiş ve unvanı bilim insanı  olsa bile zavallı bir kadındı. İçkili mekanlarda Pavyonlarda çalışan kadınlara bakın onlara kibarlık yapan namus timsali efendiler onlar kadar namuslu olduklarını bilseler hangi yüzle dışarı çıkacaklar acaba. Düşünün onu oraya gitmeye zorlayan bir erkektir. Ya şiddetinden kaçmış ya yalanına aldanmış ya da çaresiz bırakılmış bir  insanın sisteme ve onun kurucularına kural koyucularına isyanını görürsün. İçin için ağlayan bir kadını dinlemiştim  Bizi taciz eden birini annemize söylediğimizde ‘’sen kuyruk sallamasan  kimse yapmaz bunu ‘’ diyerek azarlardı oysa o erkeğin babası onunla gurur duyardı. Ne hastalıklı bir ruh hali … Unutma başka birinin oğlu da senin kızına eşine kardeşine aynısını yapmıştır ve o da onu demiştir..

   Töre cinayetleri sadece töreden de kaynaklanmıyor, o konuda araştırma yapan uzmanların raporlarına göre. Bölgenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik yapıyı da göz ardı etmemek gerek           
“Kültürel gerilik, işsizliğin yaşamlardaki acımasızlığı, ekonomik özgürlüğü olmayan insanların bağımlılığı, kadınlara erkek egemen bakış ve bir türlü bitmeyen ölümler…”
            Oysa ülkemizde kadınların sadece bir cinsel obje yada eşya gibi görüldüğünü ve kadınlara yapılan haksızlıkların, insanlık dışı davranışların nedenleri belli, bunu yetkili yetkisiz herkes de biliyor ama cesaret edip kimse açıklama getiremiyor, getirmek isteyenlere de ne yazık ki ilkel metotlarla saldırılıyor...   

           Unutmayalım töre cinayetleri tüm diğer sorunlar gibi ülkemizin, hepimizin de sorunudur.
Bu utanç verici sorun ne insanlığa ne de ülkemize yakışıyor. Kendini yurttaş olarak, insan olarak gören, kadın veya erkek, yoksul yada zengin, partili yada partisiz, asker veya sivil her kesimin ve herkesin Töre cinayetlerine karşı çıkarak kampanya başlatmalı, hep beraber çözümler üretmeliyiz.   Yirmi birinci yüzyılda Kadın ve erkeğe öncelikle insan olarak bakabilmeyi öğrenememişsek ve günümüz Türkiye’sinin demokrasisinde hala töre cinayetlerinin işlendiği ve cinayeti işleyenin namus kisvesi altında doğru dürüst ceza almadığı; şiddet gören, mal gibi alınıp satılan, bekaretiyle uğraşılıp teşhir edilen, tecavüzcüsüyle evlendirilmeye kalkışılan kızların, kadınların var olduğu bir ülkenin vatandaşı olmak…Hala saçı uzun…eksik etek  tabiriyle değerlendirilen bir düşünceyi Anneme, Kızıma Eşime , Sevdiğime ve daha sayamadığım insanlara reva görülmesine tahammül edemiyorum. Oysa temel kriterimiz kadın veya erkek değil insan olmak ve insan haklarına saygı çerçevesinde eşit ve özgür birey olmaktır. Bunu başkaları için de istemektir. Unutmayalım İnsan sevgisi kadar mutlu, bilgisi kadar kararlı, ürettiği kadar onurlu, merhameti kadar saygın, paylaştığı kadar büyük ve dürüstlüğü kadar İNSANDIR.

Yrd. Doç. Dr. Ömer  DOĞRU 

Aile Danışmanı & İletişim Uzmanı

  
2259 kez okundu

Yorumlar

     20/06/2015 00:36

Hocam Merhaba Yazı Harika olmuş yüreğine sağlık
osman uslu

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam41
Toplam Ziyaret196531
Üyelik Girişi
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.142532.2713
Euro34.804134.9436
Hava Durumu

<script data-ad-client="ca-pub-2967709272430144" async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js"></script>