Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Nedir? Özellikle doğal afetler göz önüne alındığında, yaşanan bir afet sonrası mağdurlar yaklaşık % 10-15 olaydan çok kısa bir süre sonra toparlanır; olayın etkileriyle başa çıkabilir ve hatta “lider” rolü üstlenebilir. Yaklaşık %70 gibi bir bölümü ise olaydan etkilenir ve “stres tepkileri” gösterir. Bu gruba giren kişilere yapılacak her tür destek ve özellikle psikososyal destek çalışmaları çok önemlidir. Kişilerin vermiş oldukları “stres tepkileri”nin uzun ya da kısa süreli olması kendilerine verilebilen destekle doğru orantılıdır. Geriye kalan %10-15 gibi bir bölüm ise travmatik olaylardan uzun süreli olarak etkilenir. Yaklaşık rakamlarla verilen bu oranlar insan eliyle oluşan travmatik olaylarda daha farklı oluşmaktadır. Her üç kişiden biri, hayatlarının belli bir evresinde, travmatik bir olaya maruz kalır. Travma Sonrası Stres Bozukluğu TSSB bunlardan % 10-15’ini etkilemektedir. Bununla birlikte çoğu kişi Travma Sonrası Stres Bozukluğu TSSB yaşasa bile, bu konuda bir yardım almamıştır. (a) Travma Sonrası Stres Tepkileri Yaşanan olayın “olağanüstü” olarak algılandığı bir durumda gösterilen stres tepkileri, “anormal bir olaya verilen normal tepkiler” olarak görülür. Hemen ertesinde verilen tepkileri gözönüne alarak ciddi bir psikolojik rahatsızlıkla karşı karşıya kalındığına karar verilmesi yanlıştır. Yaşanan travmatik bir olay sonrası herkes stres tepkileri gösterir; birkaç gün boyunca yaşamak normal ve beklenen bir durumdur. Yapılan araştırmalara göre çoğu vak’ada orta şiddetteki stres tepkileri dahi, herhangi bir müdahale yapılmaksızın 6-16 ay içinde tamamen ortadan kalkabilmektedir. Stres yaratan olaylara verilen tepkileri fiziksel, duygusal, bilişsel ve kişilerarası tepkiler olarak dört ana başlıkta toplamak mümkündür:
Sempatik sinir sistemi tehlike algılandığı anda devreye girer. Bedenin tehlikeli durumdan kaçmaya veya tehlikeyle savaşmaya hazırlanması için gerekli değişikliklerin meydana gelmesini sağlar. Aktivitesi, kalp atışlarında ve nefes alıp vermede hızlanma, terleme, sindirim sisteminde hareketlenme, kaslarda gerginlik, yorgunluk, uykuya dalmada güçlükler, vücudun değişik yerlerinde ağrı ve acı, iştahta değişiklikler, mide bulantısı ve cinsel dürtülerde değişiklikler olarak hissedilir. Tehlike ortadan kalktıktan sonra ise parasempatik sinir sistemi devreye girer; sempatik sistemin vücutta ortaya çıkardığı değişikliklerin geri dönüşümünü, beden aktivitelerinin normale dönmesini sağlar. Bütün bu değişikler doğal olarak programlanmıştır; normaldir hatta hayatta kalmak için gereklidir. Buna karşın bazı durumlarda, sempatik sinir sistemi o kadar yoğun ve uzun süreli çalışmak durumunda kalır ki parasempatik sinir sisteminin devreye girmesi ve işlemin geri dönüşümü güçleşir. Bu noktada psikolojik travmaya bağlı olarak ortaya çıkan bir takım sorunlar söz konusu olur. Genel Uyum Sendromu (General Adaptation Syndrome) yaklaşımına göre, stres yaratan bir olayla karşılaşıldığında vücut ilk önce dikkatin ve bütün duyuların keskinleştiği alarm durumuna geçer. Daha sonra olayın etkilerini azaltmaya yönelik direnç aşaması ile vücut stres yaratan durumla savaşmaya ya da ondan kaçmaya başlar. Eğer bu aşamada yapılanlar işe yaramazsa, vücutta bir tükenme hali söz konusu olur ve doku yıkımı, hatta ölüm görülebilir. Diğer bir deyişle devam eden yoğun stres karşısında, sıklıkla gözlenen psikolojik tepkilerin yanısıra vücut da zarar görebilir.
(b) Travma Sonrası Gelişim Travma sonrası gelişim, bazı yazarların yaşanan travmatik olaylardan sonra yaşantıya bağlı ortaya çıkan olumlu özellikleri ifade etmek için kullandığı bir kavramdır. İlk bakışta insana oldukça alışılmadık gelebilmekle birlikte “insan bir felaketten yararlanabilir mi ?’” sorusu da doğaldır. Büyük felaketler yaşamış insanların bir kısmı, bir süre sonra, yaşantıları vasıtasıyla kriz durumlarıyla nasıl başa çıkabildiklerini gördüklerini, ne kadar olumsuz ve yaralayıcı olursa olsun, iyileşebildiklerini ve bunun kendilerine güvenlerini arttırdığını anlatmaktadır. Ayrıca bu tür olayların insanların kendi küçük topluluklarını daha yakın ve birbirine destek olabilen bir sosyal yapı haline dönüştürdüğünü, bireylerin hayattaki önceliklerini, hedeflerini ve değerlerini gözden geçirmelerine fırsat tanıdığını, dolayısıyla kişisel gelişimlerine katkıda bulunduğunu düşünenler bulunmaktadır. Görüldüğü gibi “her felaket hayatın iyileşmesi için bir fırsattır” anlayışını destekleyen kişilerde bu anlayış, stres ve travma sonrası iyileşme sürecine yardımcı olmakta, süreci hızlandırmaktadır. Yrd.Doç.Dr.Ömer DOĞRU Psikolog Aile Danışmanı & İletişim Uzmanı
|
557 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |