Aşk Mevsimine Ramak Kala Bende Mecnûn'dan fazla âşıklık istidadı var Gerçek Aşık Benim Mecnûn'un ancak adı var(Fuzuli) Aşk;meçhule giden bir yolcunun Kaf Dağında aradığı Leyla sının hüznünü yüreğinde,umudunu kalbinde,ışığını gözünde taşıma azmidir bir an dur olmadan yolundan… Aşk;günümüzde anlaşıldığı gibi ne ten sevgisi ne de iş sarpa sarınca her şeyi unutup nefret tohumlarını kusmanın menfaat tarlası değildir. Yaş almak sadece bir sayıdır. Aşık gönlü kocamaz demiş Reyhani Usta. Sevilmeye değer gördüğün yüce bir gönle teslimi silah etmektir savaşın en hararetli zamanında. Her şeye rağmen ve herkese inat direnebilmektir köhnemiş sıradan düşüncelere isyan edercesine.. Aşk acı çekmektir, lakin..Aşk, insanoğlunun yaradılışından itibaren sahip olduğu en temel tutkusu, giderek bir hastalığı. Yüreği, ötekinin yüreğinde attıran, onsuz yaşanılamayacak hissini beynimize zerk eden hayli etkili bir virüs adeta. Siz hiç, karın boşluğunuza yumruk yediniz mi? Kabuk bağlayan yaranıza tuz basıldı mı hiç ,ağlamanın yasak iç çekmenin ayıp ve kaçmanın imkansız olduğu bir dehlizdir aşk. Aristo, "Aşk acı çekmektir, lakin aşksızlık da ölmek demektir" derken bu benzersiz tutkunun insanı yönettiğini ve hem mutluluğu hem de acıyı yaşattığını söylemek istemiş muhtemelen. Lakin aşksızlığın da onu susuz bırakıp giderek solan bir canlıya dönüştürdüğünü söylemeye de çalışmış...Aşk hayal olsa bile, hayat için elzemdir. Çünkü aşksız hayat zaten hayaldir. Hem genç bir çocuk suratın, hem de bir anne kadar bilge yüzün var. Seni bütün bu aşklarla seviyorum..."Victor Hugo'nun sevgilisi Juliette Dronet'ye yazdığı aşk mektubundan "Üzgün olduğum zaman, kışın güneşi düşündüğüm gibi seni düşünüyorum. Mutlu olduğum zaman da yakıcı güneşin altında gölgeliği düşünür gibi yine seni düşünüyorum sevgilim. Lakin, aşk acısını ölümüne yaşamış Nietzsche şöyle tarif edecekti "İnsan kendisini sevdiği için başkasına âşık olmuştur. Sevgilisinin varlığı ile mutlu olduğu için sevmiştir onu..." Aşk Yalnızlık Korkusu Mu İşte bu çetrefilli noktada insanın boğazına yumruk gibi takılan bir soru . "Aşk yalnızlık korkusu mu yoksa insanın diğerinin içinde yaşama arzusu mu?"... Çiftleri, post modern Batı hayatında yaşlılığın verdiği güçsüzlüğün, yıpranmanın ve acımasız dış dünyanın ağırlığı altında eve kapanmayı yeğlemiş, entelektüel ve birbirlerine deli gibi aşık olduğu görülen bir karı-koca. 'Dış tehlike'lere karşı evlerini adeta bir kaleye dönüştüren, yakınlarını bile sığınaklarına kabul etmeyen insanların yaşamış olduğu aykırı ama özel bir durumdur. Gerçek aşkın hislerden ve sözlerden öte davranışlarla alakalı olduğunu, erkeğin hayatını her anlamda eşine adadığını göstererek varlığını his ettirip farkındalığı dorukta yaşayabileceği bir tutkulu inat halidir aşk. Acı çeken bir insana aşık olmakla yapılan bir sınavdır aşk.Yoksa normal ve ferah zamanda herkes güzel bir teni yahut farklı bir adamı sevebilir.. Aşk nereye kadar gidebilecektir? Ölüm, aşkı; aşk, ölümü ne kadar etkiler? Yoksa yalnızlık korkusunun verdiği bilinçaltı bir refleks midir aşk? İnsan sevdiği ve değer verdiği birinin kendinden önce ölmesini yalnızlığa atılan bir çığlık gibi mi görür. Yusuf Hayaloğlunun bir şiirinde ölen arkadaşının arkasında ağıt yaparken dediği bir mısra çok çarpıcı ‘’Peki sen de düşüp gittin Azrailin Peşine. Beni Bu dünyada senin anladığın kadar kim anlayacak.’’ Dediği gibi insanın aşkta ,arkadaşlıkta dostlukta aradığı en önemli şey Doğru Anlaşılmak mı ? Hele Doğu Karadeniz meşhur olan bir değiş de dendiği gibi: Sevdiğini alamamışsan ,alacağını seveceksin durumu değildir aşk. "Aşka dair hiçbir anın yoksa eğer, yaşlılığın zor geçecektir." Aşk yeni dikilen Tütün fidesine verilen can suyu gibidir. Olmasa ölür olursa öldürür tutkununu.. Tevekkül, kader ve hayatı olduğu gibi kabullenmeye karşı çıkan Batı kültürü insanının, karar alıcı genlerine başvurarak kader ve azmi, korku ve ümidi dengeli götürüp hayallere yelken açarken kurallara başkaldırının zaferimi aşk. 'Aşk'ı, yüceleştirmenin yanında aşık insanı parçalara ayırıyor ve makineli tüfek misali kesintisizce, aşka dair rahatsız edici soruları sıralıyor vicdan denen şaşmaz matbaasından. Yıllar içinde aşkın birikimi arttıkça son bedelin çok ağır olacağını unutmayalım! Saf aşk varsa, fatura büyük olacaktır... Aşk'ın saflığını sorgulasa da, başkası için yaptıklarımızın, onun için ne hissettiğimizden daha önemli olduğunu unutmayalım. Diğer bir deyişle, aşk sözlerle değil, eylemle zirve noktasına ulaşıyor. Ayrıca; ölüm, yalnızlık korkusu, yaşlılık sorunları ve Batı'daki dış dünyanın acımasızlığı ile Batı burjuva kültürünün yapaylığı üzerine anlaşılabilecek bir durum değildir aşk. Aşk Profesyonellikten uzak ,doğaçlama ve zevk merkezli olmayan bir durumdur. Aşk tasavvufla zirveye ulaşmış; Gelse celalinden cefa, Ya da Cânân dileyen dağdağa-yı câna düşer mi, Ya da AŞK Acısı taşımayan Yürek ; Ya Deliye aittir Ya Ölüye. ... Biz sevdik mi yer oluruz Biz sevdik mi sel oluruz Biz sevdik mi lal oluruz Biz sevdik mi katıksız bal oluruz. Edep bilenler başkadır canı ruhu yanmış aşıklar başka. ... Aşka yanmalı can dediğin... Ya canan olmalı; ya da canını almalı Yar 'diyemezsin ki yanından ayrılıp unutan vefasıza. Aşığa bir anlık ayrılık bir yıl gibi gelir. Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; Aşk;yüreğin ayrılık ve acıyla bezenen bir hayal örtüsüdür.Gerçek aşk Aşkın da Aşığın da sahibine olandır. Yrd.Doç.Dr.Ömer DOĞRU Aile Danışmanı & İletişim Uzmanı
|
729 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |